- GENEL AÇIKLAMALAR ve KORUNAN HUKUKSAL YARAR:
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu ve cezası, Türk Ceza Kanunumuzun kişilere karşı suçlar kenar başlıklı ikinci kısmın; ‘Koruma, Gözetim, Yardım ve Bildirim Yükümlülüğünün İhlali’ kenar başlıklı dördüncü bölümünde ‘Terk Suçu’ ile birlikte düzenlenmiştir. Bu suç ihmali fiiller ile işlenebilmektedir. Zira kanunun hem birinci hem de ikinci fıkrası itibari ile bu husus açık bir şekilde düzenlenmiştir. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun temel cezası bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır. Bunun yanında, yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun kişilere karşı suçlar arasında düzenlenmiş olmasından da anlaşılacağı üzere öncelikle korunan hukuksal yarar suçun konusunu da teşkil eden mağdurların yaşamlarına, beden bütünlüklerine ve ruh ile beden sağlıklarına yönelik tehlikelere maruz kalmalarını önlemektir. Ayrıca toplumun birbiri ile yardımlaşma ve dayanışma güdülerini canlı tutmak gibi kamusal çıkarlar da gözetilmiştir.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI (Fail, Mağdur, Fiil, Netice, Nedensellik Bağı)
- Fail, Mağdur, Fiil, Netice, Nedensellik Bağı:
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi – Madde 98:
(1) Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu; yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmemek ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmemekten meydana gelmektedir.
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun faili herhangi bir kişi olabilir. TCK madde 97’de düzenlenen terk suçunun aksine fail kişisinin mağdur üzerinde koruma ve gözetim garantör yükümlülüğü bulunması gerekmemektedir. Böyle bir garantör olarak yükümlülüğü bulunan kişinin terk suçundan veya duruma göre taksirle veya kasten yaralama veya öldürme suçundan sorumlu tutulacaktır. Suçun mağduru için ise özgü suç niteliği bulunmamaktadır. Mağdur, yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan bir kimselerden olması yeterlidir.
Kanunun maddesi, mağdurun ‘kendini idare edemeyecek durumda bulunma’ halini yaş, hastalık ve yaralanma ile sınırlı tutmamış; maddede yazılanlardan başkaca hallerin de kişiyi kendini idare edemeyecek hale getirebileceğinden bahsedilmiştir. Kendini idare edemeyecek durumda bulunmasından anlaşılması gereken, başkasının yardımı olmaksızın ya da durum ilgili makama bildirilip yetkililerin olaya el koyması sağlanmaksızın, mağdurun yaşam, beden bütünlüğü veya sağlığına yönelik tehlikeden kurtulamayacak olması biçiminde anlamak gerekir. Kişinin bu duruma kendisini getirmiş olması veya yardım istememesi, bu suçun oluşmasına engel olmayacaktır.
Mağdurun yaşının, terk suçunun aksine ne olduğu önemli değildir. Yeter ki yaş dolayısıyla kişi kendini idare edemeyecek durumda bulunsun. Bu bakımından mağdur yaş itibari ile çok genç olabileceği gibi çok yaşlı da olabilmektedir.
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu incelendiğinde, ‘yardım etmemek’ ve ‘durumu derhal ilgili makamlara bildirmemek’ şeklinde seçimlik hareketli bir fiil düzenlenmiştir. Suçun tamamlanması bakımından her iki seçimlik hareketin de yapılmaması sonucunda bir zararın ortaya çıkması gerekmemektedir. Zira suç bir zarar suçu değil; tehlike suçudur.
- Yardım Etmemek: Failin, mağdur için halen var olan zarar ve tehlikenin genişlememesine yönelik olan koruyucu faaliyetlerde bulunmamasıdır. Bu kişinin failce tanınıp bilinmesi veya Türk vatandaşı olup olmaması önemli değildir. Dikkat edilirse, yolda tesadüfen karşılaşılan herkese yapılması gereken yardımdan bahsedilmemekte, sadece yardım edilmemesi halinde durumu kötüleşecek mağdurlardan bahsedilmektedir. Örneğin, yolda yaşlılığa bağlı olarak zor şekilde yürüyen kişiye yardım edilmemesi bu suçu oluşturmayacaktır. Zira ortada durumun daha da kötüye gitmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Fail, yardım yükümlülüğünü yerine getirirken, elindeki imkanlardan fazlasını kullanması beklenmemeli ve kendisini tehlikeye atması da beklenmemelidir. Olay yerinde bir başkasının yardımda veya bildirimde bulunması, failin yardımda bulunmasını gereksiz kılmış ise bu durumda da suç oluşmayacaktır.
- Durumu Derhal İlgili Makamlara Bildirme: Bildirimin şekli önem arz etmeksizin, yazılı veya sözlü bir şekilde ve de yetkili makamların duruma el koymasına yetecek bir süre önce yapılması gereklidir. İlgili makamlardan kastedilen, kamu görevi hizmeti gören hastane, polis, jandarma gibi kurumlardır. Her ne kadar bu kurumların kamu kurumu olması gerektiğinden bahsediliyor olsa bile eğer kişi hal ve şartlara göre özel hastaneye bildirimde bulunsa dahi sorumluluğu olmayacaktır. Durumun ‘derhal’ olması gerekmektedir. Derhal kelimesinden anlaşılması gereken durum ve şartlar itibari ile bildirimden sonuç alınması en yakın olan yoldur. Örneğin en yakın karakola haber vermek gerekirken, CİMER’e yazı yazmak derhal unsurunu sağlamadığı için fail sorumlu olacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında netice dolayısıyla cezanın ağırlaştırılması gereken nitelikli hal düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu 23 gereği, failin yardım ve bildirim yükümlülüğünü ihlal sonucu ölüm neticesinin meydana gelmesinden sorumlu tutulabilmesi için en azından taksir ile hareket etmiş olması gerekmektedir. Fail bu suç bakımından garantör sıfatına sahip olmadığı için mağdurun ölebileceğini öngörmesine ve bunu kabullenmesine (olası kast) rağmen dahi sorumluluğu TCK madde 98/2 ile sınırlı olacaktır.
SUÇUN MANEVİ UNSURLARI (Kast, Olası Kast, Bilinçli Taksir, Taksir)
- Kast, Olası Kast, Bilinçli Taksir, Taksir:
Suçun manevi unsuru, özel bir kast aranmaksızın genel kasttır. Dolayısıyla bu suç olası kast manevi unsuru altında da işlenebilir ancak ceza hafifletilecektir. Yani fail, mağdurun kendisini idare edemeyecek durumda olduğunu, yardım veya bildirimde bulunduğu takdirde tehlikenin ortadan kaldırılabileceğini bilecek ve buna rağmen, yardım ve bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemeyi isteyecektir.
SUÇUN ÖZELLİK ARZ EDEN DİĞER HUSUSLARI (Teşebbüs, İçtima, İştirak)
- Hukuka Uygunluk Sebepleri, Teşebbüs, İçtima, İştirak:
Gerçek bir ihmali suç olduğundan dolayı bu suça teşebbüs mümkün değildir. Türk Ceza Kanunu’nun 98. Maddesi genel bir yükümlülük getiren madde olduğundan dolayı herhangi bir hukuk kuralı, durum itibari ile kötü olan bir kişiye özel bir yardım görevi yüklemişse -ki bu durum garantör suçlarında söz konusudur- TCK madde 98’deki genel hüküm artık uygulanmaz.
YARDIM ve BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İHLALİ VAKA ÖRNEĞİ
VAKA 1:
Somut olayda 9 yaşındaki ölen Ali Haydar’ın dereye yüzmek için girdiği fakat suyun derin kısımlarında yüzemeyerek çırpınmaya başladığı, onunla birlikte yüzmeye giden arkadaşları 11 yaşındaki Barış’ın ardından da Hüseyin’in öleni kurtarmak amacıyla suya girdikleri ancak kurtaramadıkları, bu durumu gören 15 yaşındaki sanığın bu hal ve şartlar içerisinde suya batan ölene yardım etmeme veya kurtarılabilmesi için yetkili kurumlara bildirim yükümlülüğü yerine getirmemesi nedeniyle sorumlu tutulma olanağı bulunmamaktadır. Çünkü suya giren ölen Ali Haydar’ın kısa bir süre içerisinde boğularak suyun dibine gittiği diğer arkadaşları Barış ve Hüseyin’in gerekli yardımı yapmaya çalışmalarına karşın boğulmaya engel olamamaları nedeniyle sanıktan bu koşullarda yardım yükümlülüğünü beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır. Ayrıca suda boğulma olayının ani gelişen olaylardan olduğu da gözetildiğinde derhal ilgililere bildirme yükümlülüğünün de sanığa yüklenmeyeceği açıktır. Çünkü burada yasa koyucunun bildirim yükümlülüğünü getirmesinin amacı neticenin sınırlandırılmasına ya da önlenmesine yönelik olup, bu olayda ölümle sonuçlandığı için sanık derhal ilgili makamlara bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesinden sorumlu tutulamaz. Açıklanan nedenlerle yardım ya da bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun öğeleri oluşmadığından sanığın atılı suçtan beraati..”(YAR. 2. Ceza Dairesi 2009/20201 E., 2010/32787 K.)
VAKA 2:
Sanık E..’in müdür, S..’nin kurucu sahibi, D..’in de öğretmen olarak görev yaptığı özel bir ana okulunda öğrenim gören dört yaşındaki katılanın servisin gelmesine 15-20 dakika kala aynı sınıftaki başka bir öğrenci tarafından doktor raporuna göre “sol yanağında 3-4 cm çapında ısırık izi, sol dirsekte 2,5-3,5 cm çapında ısırık izi, her iki göz etrafında toplam 9-10 adet yüzeysel sıyrıklar” oluşacak şekilde yaralanması üzerine sanıkların katılanı hastaneye götürmedikleri, olayı katılan velisine ya da ilgili birimlere bildirmedikleri iddia edilen olayda, sanıklar E.. ve S..’nin olay günü okulda bulunmadıkları için sorumlu tutulamayacağı, sanık D..’in ise katılanın sınıfından sorumlu olmadığı, sorumlu olduğu kabul edilse bile katılanın yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek düzeyde olduğu ve olaydan kısa bir süre sonra velisinin okula gelmesi nedeniyle bildirim yükümlülüğünün ortadan kalktığı bu nedenle TCK 98’da yer alan suçun oluşmadığı..” (YAR. 4. Ceza Dairesi 2014/51746 E. , 2015/40859 K.)
VAKA 3:
Olay günü müteveffanın sanığın evinde şüpheli şekilde “akut uyuşturucu intoksikasyonu ve kronik kullanıma bağlı gelişen komplikasyonların ortak etkisi sonucu” gerçekleşen ölüm olayında; Gaziantep 112 Acil servisine tekitli müzekkere yazı yazılarak, sanığın 20:15 sıralarında müteveffanın rahatsızlandığına ilişkin beyanı dikkate alındığında, sanığın acil servisi ne zaman aradığı, olaya müdahale eden doktorun tespiti ve beyanların alınması ile ölüm olayında sanığın herhangi bir ihmalinin bulunup bulunmadığına ilişkin maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından tespitinden sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, ayrıca toplanacak delillere göre eylemin TCK’nın 98. maddesindeki “Yardım veya bildirim yükümlüğünün yerine getirilmemesi” suçunu oluşturup oluşturmadığının tartışılarak hüküm kurulmaması hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – Karar : 2017/3599).
VAKA 4
Sanık… hakkında yardım ve bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Dosya kapsamına göre, sanık … katılana çarptığı olayın, saat 02.00 sıralarında,… mevkii, … üzerinde gerçekleştiği ve yaralının köprü üzerinde devriye gezen polisler tarafından bulunması karşısında, çarpan araçta bulunan sanık … sanık … neden olduğu trafik kazası sonucu yaralanan kişinin bir an önce tedavi edilmesini sağlama konusunda yardım yükümlülüğü mevcut olduğundan, 5237 sayılı TCK’nın 98. maddesinde tanımlanan yardım veya bildirim yükümlülüğünden mahkumiyeti yerine beraatine karar verilmesi, …BOZULMASINA, 25.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” Y.12.CD, E. 2014/14361, K. 2015/11881, T. 25.06.2015:
VAKA 5:
“….Sanığın boşanma aşamasında olduğu eşi katılan … yaklaşık 10 yıldır kanser hastası olup beynindeki tümör nedeniyle tedavi gördüğü, hastalığının son dönemlerinde yatalak duruma gelmesi nedeniyle anne ve babasının katılanı kendi evlerine alarak bakımını burada yaptıkları, sanığın eşine nafaka bağlandıktan sonra eşinin ağır hastalığı nedeniyle gördüğü tedavinin devam edebilmesi için SSK prim ödemeleri konusunda daha dikkatli davranması gerektiği halde bu konuda yeterli hassasiyeti göstermeyerek mağdurenin tedavisinde ve ilaçlarının alınmasında sorun yaşamasına neden olduğu olayda, katılanın sanık eşinin koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunması nedeniyle TCK’nın 98. maddesinde düzenlenen yardım veya bildirim yükümlülüğünden bahsedilemeyeceği, bu suçun oluşması açısından katılanın sanığın koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunmayan kişilerden olmasının gerektiği, öte yandan katılanın anne ve babasının bakmak üzere katılanı kendi evlerine götürmeleri nedeniyle, olayda bu suçun yasal unsuru olan “kendi haline terk” unsuru gerçekleşmediğinden terk suçunun da oluşmayacağı gözetilerek yerel mahkemece isabetli biçimde beraat kararları verilmesi karşısında, Eylemlere ve yükletilen suçlara yönelik katılan … vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, (Y.4.CD, E. 2015/5736, K. 2015/40858, T. 25.12.2015)
VAKA 6:
.Sanığın idaresinde bulunan araç ile cadde üzerinde seyir halindeyken karşıdan karşıya geçmeye çalışan katılana çarparak “basit tıbbi müdahale ile iyileşmez ve kemik kırıkları hayat fonksiyonlarını 3 derece ( orta) etkiler” şekilde yaralaması üzerine, sanığın bizzat kendi isteği ve olay yerinde tesadüfen bulunup yardımcı olmak isteyen kişilerin de önerisiyle katılan ve arkadaşı …’ü hastaneye götürmek için aracına alarak bir saate yakın süreyle şehir içinde dolaştırması ve ardından katılanın evinin önüne bırakarak uzaklaşması şeklinde gerçekleşen olayda, yaralanması nedeniyle kendini idare edemeyecek durumda bulunan onüç yaşındaki katılanla ilgili olarak üstlendiği yükümlülüğü yerine getirmeyen sanığın bu suçtan cezalandırılması yerine kastının bulunmadığı şeklindeki yasal olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi,…” (Y.4.CD, E. 2014/31080, K. 2015/40852, T. 25.12.2015)
VAKA 7:
…Kayseri Şehirler arası otobüs terminalinde herhangi bir firmaya bağlı olmadan bilet satışına aracılık yapan sanığın, olay günü sırtlarında okul çantaları olan ve oniki yaşında ilkokul 6. sınıf öğrencisi olup kendilerini idare edemeyecek durumda bulunan mağdurları karnelerinde zayıf not bulunması nedeniyle eve gitmek yerine kaçarak Ankara’ya gitmek üzere geldikleri otogarda görerek yanlarına gidip, yaş ve fiziki durumlarını görmesine ve öğrenci olduklarını anlamasına karşın nereye gitmek istediklerini sorduğu ve yanlarında velilerinin bulunmaması nedeniyle durumu derhal ilgili makamlara bildirmek yerine Ankara’ya gitmeleri için normalin üzerinde fiyata bilet temin ederek otobüse bindirdiği iddia edilen olayda, kanıtlanması halinde sanığın eylemi bildirim yükümlülüğünü ihlal suçunu oluşturacağından, öncelikle soruşturma aşamasında beyanlarına başvurulan ve mağdurların bilet satın aldıkları otobüs firmasının yetkilisi olan ÜG ile mağdurlardan M.D.’in dinlenilmesi ve belirecek duruma göre karar verilmesi gerekirken eksik kovuşturmayla sanığın beraatine hükmedilmesi,… (Y.4.CD, E. 2014/1779, K. 2015/40860, T. 25.12.2015:)