Antoryum Hukuk

İşkence Suçu ve Cezası (TCK Madde 94 ve 95)

1. GENEL AÇIKLAMALAR ve KORUNAN HUKUKSAL YARAR:

İşkence suçu ve cezası, Türk Ceza Kanunu’nun kişilere karşı suçların düzenlendiği ikinci kısmının işkence ve eziyet kenar başlıklı üçüncü bölümünde düzenlenmiş bulunmaktadır. Suç icrai bir fiille işlenebileceği gibi ihmali bir fiille de işlenebilmektedir. Bir suçun ihmali davranışla cezalandırılabilmesi için bunun kanunda açık ve seçik bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. İşkence suçunun düzenlendiği ilgili kanun maddesinde bu husus açıkça belirtilmiştir. Kasten yaralama ve kasten öldürme suçunun ihmali davranışla işlenmesinin aksine işkence suçunun ihmali davranışla işlenmesinde cezada herhangi bir indirim de yapılmamaktadır. İşkence suçunun temel cezası üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasıdır. Eğer failin fiili, suçun nitelikli halleri kapsamında bulunuyor ise bu ceza nisabı artış göstermektedir.

İşkence suçu yapısı itibari ile pek çok hukuksal yararı koruması altına almıştır. Ancak düzenleniş amacı itibari ile asıl koruma altına aldığı hukuksal yarar ‘insan onurudur’. Bununla birlikte vücut dokunulmazlığının ve de kamu yönetimine güven ilkesinin de koruma altına alındığı da söylenebilir.

        SUÇUN MADDİ UNSURLARI (Fail, Mağdur, Fiil, Netice, Nedensellik Bağı)  

  • Fail ve Mağdur:  

İşkence suçu, faili bakımından özgü suç niteliğindedir. Dolayısıyla yalnızca kamu görevlileri işkence suçunun faili olabilmektedirler. Bu herhangi bir kamu görevlisi olabilmektedir. Yani eğer mağdur, bir sorgu anında işkenceye maruz kaldı ise, kamu görevlisinin onu sorguya çekmekle görevli personel olması aranmaksızın görevi ne olursa olsun işkence fiiline katılan personel işkence suçundan sorumlu olacaktır. Mağdur bakımından herhangi bir özellik aranmaz ve herkes işkence suçunun mağduru olabilmektedir.

  • Fiil, Netice, Nedensellik Bağı:

               İşkence – Madde 94 :

(1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz.

(2) Suçun;

a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,

b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,

İşlenmesi halinde, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.

(6) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.

İşkence suçunun oluşabilmesi için, bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışların gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Görüldüğü gibi seçimlik hareketli bir fiil söz konusudur. Fail, maddede sayılan seçimlik hareketlerden herhangi birini gerçekleştirerek madde sayılan neticelerden birini meydana getirmesi halinde ve de yapılan fiillerin de ‘’insan onuruyla bağdaşmayan’’ bir fiil olması halinde işkence suçu oluşacaktır.

İnsan Onuruyla Bağdaşmayan Davranışlar: Aşağıda sayılmış tüm seçimlik hareketlerin insan onuruyla bağdaşmayan davranışlar şeklinde tezahür etmesi gerekmektedir. Yani insanın her ortamda geçerli olan ve sadece ve sadece insan olmaktan kaynaklı olan onurunun zedelenmesidir. Şerefli insan varlığının süje olmaktan çıkarılması ve basit bir obje haline getirilmesidir.

Mağdurun Bedensel Yönden Acı Çekmesine Yol Açmak:  Yaralama suçundaki ‘vücuda acı vermek’ deyimi ile aynı gibi görünse de farklılıklar arz etmektedir. Maddi olarak acı vermeyen ve fakat bedensel yönden sıkıntı yaratan bir durum da bu kapsamdadır. Örneğin mağduru çok soğuk bir ortamda maruz bırakmak veya böceklerle dolu bir ortama terk etmek de işkence suçunu oluşturacaktır. Mağdurun bu tür ortamlardan etkilenmemesi suçun oluşup oluşmaması bakımından önemsizdir. Her halde bu davranışlar zaten bir diğer seçimlik hareket olan mağdurun ruhsal yönden acı çekmesine zaten sebep olacaktır.

Mağdurun Ruhsal Yönden Acı Çekmesi: Failin eylemleri sonucunda mağdurun psikolojisinin az ya da çok doğrudan etkilenmek suretiyle akıl ve ruh sağlığının tehlike altına sokulmasıdır. Fiziksel bir baskı olabileceği gibi örneğin karısına gözlerinin önünde tecavüz edilmesi gibi manevi bir baskı da söz konusu olabilmektedir.

Algılama Yeteneğinin Bozulması: Mağdurun dış Dünya’da meydana gelen değişiklikleri ve verileri doğru olarak algılayabilme yeteneğinin bozulmasıdır. Yani mağdurun etrafında olan gelişmeleri normal bir insan gibi mantıklı şekilde yorumlayamamasıdır. İyi kötüden ayırt edememesidir.

İrade Yeteneğinin Etkilenmesi: Mağdurun, algıladığı olayları kendi özgür iradesiyle seçmesindeki yani iradesini yönlendirme yeteneğindeki sakatlıkları ifade etmektedir. Mağdurun davranışlarına yön verme yeteneği etkilenmiştir.

Aşağılanmasına Yol Açacak Davranışlar: Mağduru, diğer kişiler karşısında büyük ölçüde utandıracak, kendisini onlara karşı rezil olmuş hissi uyandıran, aciz hissettiren , ve onurunu zedeleyen her türlü davranıştır.

İşkence suçunun maddi unsurları ile kasten yaralama suçunun maddi unsurları pek çok noktada birbiri ile benzeşmektedir.  Bu iki suç tipini ayırt etmekte faydalanılması gereken esas unsur işkence suçunun gerekçesinde ‘sistematik ve sürekli’ olması şeklinde ek unsur olarak belirlenmiştir. Esasen kanunilik prensibi gereği madde metninde yazmayan bir ibareyi sırf gerekçede yazdığı için suçun unsuru olarak kabul etmek hukuka aykırı olacaktır. Dolayısıyla failin davranışları bakımdan sistematik ve sürekli olma unsuru her ne kadar suçun maddi unsuru olarak kabul edilemese de hakime yol gösterici olması bakımından yardımcı bir unsur olarak kabul edilebilmelidir. Sonuç olarak bazı hareketler tekrarlanmasa da yani sistematik olma unsuru eksik olsa da niteliği dikkate alınarak bunun işkence olarak kabulü mümkündür. Filistin askısı veya falaka buna en iyi örnektir.

TCK madde 94’ün devamı maddelerinde suçun nitelikli unsurlarına yer verilmiş bulunmaktadır. Tüm bu nitelikli haller bakımından fail olan kamu görevlisinin kastı aranmaktadır. TCK madde 95’te ise netice sebebi ile ağırlaşmış işkence halleri düzenlenmiş bulunmaktadır.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence – Madde 95-

(1) İşkence fiilleri, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Konuşmasında sürekli zorluğa,

c) Yüzünde sabit ize,

d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, yarı oranında artırılır.

(2) İşkence fiilleri, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(3) İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) İşkence sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri çerçevesinde neticesi yüzünden ağırlaşmış suçlardan failin sorumlusu olabilmesi için temel suç bakımından her ne kadar kastı gerekli ise de ağırlaştırıcı nitelikli haller bakımından minimum taksiri, failin cezalandırılabilmesi bakımından yeterli sayılmıştır. Bu bakımından işkence suçunun ağırlaşmış neticeleri bakımından failde minimum taksir düzeyinde manevi unsur gerekmektedir.

       SUÇUN MANEVİ UNSURLARI (Kast, Olası Kast, Bilinçli Taksir, Taksir)

  • Kast, Olası Kast, Bilinçli Taksir, Taksir:

 Suçun temel şekli olan yani TCK 94. Madde için failin kastı yeterlidir. Suç olası kast ile de işlenebilir. Ancak netice sebebi ile ağırlaşmış işkence suçunun düzenlendiği işkence suçu bakımından ise daha önceden de belirtildiği gibi temel şeklinde geçerli olan kast unsurunun yanında TCK 23 gereğince minimum taksir unsuru yeterli olacaktır. Dikkat edilmesi gereken husus ise TCK madde 95/4’te yer alan işkence sonucunda ölüm meydana gelme hali bakımından ise ölüm neticesi kast ile meydana gelmiş olması halinde kasten insan öldürme suçundan sorumluluk doğacak ve işkence suçu olaya tatbik edilmeyecektir. Doğaldır ki bir işkence halinin de söz konusu olması ihtimalinde fail olan kamu görevlisi ‘canavarca hisle veya eziyet çektirerek’ insan öldürme nitelikli halinden de sorumlu olacaktır.  

SUÇUN ÖZELLİK ARZ EDEN DİĞER HUSUSLARI (Teşebbüs, İçtima, İştirak)

  • Hukuka Uygunluk Sebepleri, Teşebbüs, İçtima, İştirak:  

  İşkence suçunu hukuka uygun hale getirecek kanuni olarak hiçbir hukuka uygunluk sebebi bulunmamaktadır. Zira işkence suçu doğrudan insan onurunu hedef almaktadır ve insan onuru yaşam hakkı kadar mühim bir haktır. İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 2. maddesinde bu husus ‘’Hiçbir istisnai durum, ne savaş hali ne de savaş tehdidi, iç siyasi istikrarsızlık veya herhangi bir olağanüstü hal işkencenin uygulanması için gerekçe gösterilemez…’’ şeklinde düzenlenmiştir.

Zorunluluk hali veya meşru müdafaa durumu dahi işkence suçunu hukuka uygun hale getirememektedir. Bunu şu çarpıcı örnek ile açıklamakta fayda vardır. Patlamaya hazır bir bomba bıraktığı biline bir teröristin ele geçirilmesi halinde, vakit bombanın patlaması için ne kadar daralırsa daralsa dahi ve yüzlerce kişinin kurtarılacağı kesin dahi olsa işkence ile bu bombanın terörist tarafından nereye bırakıldığı konusunda işkence yöntemleri ile teröristin konuşturulması hukuka aykırıdır.

Mahiyeti ve koruduğu hukuksal yarar dikkate alındığında işkence suçunda zamanaşımı işlemez. Ayrıca bu suçun tek bir suç işleme iradesi kapsamında aynı kişiye farklı zamanlarda işlenmesi halinde veya aynı türden fikri içtima kapsamında tek bir işkence fiili ile birden fazla kişiye bu suçun işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanmaz ve gerçek içtima gereği ne kadar fiil varsa o kadar ceza ve ne kadar mağdur varsa o kadar ceza verilmesi gerekmektedir.

İŞKENCE SUÇU VAKA ÖRNEĞİ

VAKA 1:

“…Sanık hakkında, Silifke Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 30.05.2011 gün ve 2011/2498 soruşturma nolu iddianamesi ile öğrencisi olan …’ı değişik tarihlerde ve zaman dilimlerinde birden fazla kez aynı sınıfta okuyan arkadaşlarının önünde, Kötekler İlköğretim Okulu bahçesinde ve okul içerisinde kulaklarından ve saçından çekmek, yüzüne ve kafasına canının acıyacağı şekilde eliyle vurarak fiziksel şiddet uygulamak suretiyle insan onuruyla bağdaşmayan, bedensel ve ruhsal yönden acı çekmesine, arkadaşları içerisinde aşağılanmasına, küçük düşmesine yol açacak davranışları gerçekleştirdiğinden bahisle TCK’nın 94/2-a maddeleri gereğince işkence suçundan cezalandırılması için dava açılmasına karşın, suç vasfı ikiye bölünerek sanığın işkence suçundan beraatine ve katılanı okul laboratuvarında darp etmesi eylemi nedeniyle kasten yaralama suçundan mahkumiyetine kararı verilmesi suretiyle hükmün karıştırılması, Yasaya aykırı, katılanlar vekilleri ile sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA…” (8. Ceza Dairesi 2019/28227 E. , 2020/11318 K.)  

VAKA 2:

“…Somut olayda; jandarma görevlisi olan sanığın bir suç nedeniyle yakalanan şikayetçiye önce suçunu söyletmek amacıyla tokat atması, akabinde de Jandarma Karakolunda falakaya yatırarak ayaklarının altına copla vurması, belli bir süreç içerisinde süreklilik gösteren ve dolayısıyla sistematik bir şekilde işlenen, insan onuru ile bağdaşmayan, mağdurun bedensel ve özellikle ruhsal yönden acı çekmesine neden olan, algılama ve irade yeteneğini ve buna bağlı olarak da hiçbir şekilde etkilenmeden, özgür iradesiyle ifade vermesini etkileyen, aşağılanmasına yol açan davranışlar olup işkence suçunun oluştuğu gözetilmeden yazılı şekilde kasten yaralama suçundan hüküm kurulması, Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı CMUK.nun 326/son madde ve fıkrası uyarınca kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince (BOZULMASI- NA), 26.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi…” (8. Ceza Dairesi 2013/15223 E. , 2014/7817 K.)  

VAKA 3:

“…Oluş, tüm dosya kapsamı ve katılanın şikayet dilekçesinde, soruşturma aşamasında ve 06.05.2014 tarihli duruşmada sanıkların 14.11.2013 tarihinde 16:00-17:00 saatleri arasında kendisine işkence yaptıklarına, ayaklarına jopla vurduklarına ve 24 saat müşahede odasında aç ve susuz bıraktıklarına ilişkin iddiaları ve 31.11.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre “katılanın ayaklarında meydana gelen yaralanmaların iddia ettiği gibi jopla olmasının mümkün” olarak tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; 11.12.2013 tarihli CD görüntü inceleme tutanağının 14.11.2013 tarihi 16:13:20 ile 16:28:50 saatleri arası ile 15:11:2013 tarihi saat 13:03:58 ile 16:53:20 saatleri arasındaki katılana yemek, su ve ilaç verildiği anlara ilişkin olan kısa zaman dilimlerini kapsadığı ve değerlendirme bölümünde “kameraya uzak bölümlerdeki hareketliliğinin net olarak tespitinin yapılabilmesi için daha uygun mesafede kamera olup olmadığının tespiti ve incelenmesi önem kazanmaktadır” şeklindeki görüş dikkate alındığında; gerçeğin tereddüte mahal vermeyecek şekilde tespiti bakımından, katılanın iddia ettiği 14.11.2013 tarihinde müşahede odasına girdiği andan 15:11:2013 tarihinde müşahede odasından çıktığı ana kadarki tüm görüntüler ile süngerli oda içindeki kameraya ilişkin belirtilen zaman dilimine ait görüntülerin dosyaya getirtilerek bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik araştırmayla beraat kararı verilmesi, yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi…” (8. Ceza Dairesi 2019/19926 E. , 2020/10645 K.)   

VAKA 4:

Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görev yapan sanığın, 03.10.2003 tarihinde meydana gelen bir kavga olayı nedeniyle 06.10.2003 tarihinde şüpheli/sanık sıfatıyla gözaltına alınan mağdura suçunu söyletmek amacıyla yumruk ve tekme atarak, kulağına ve hayalarına vurup, “seni 20 kişinin içinden alıp i… yaparım” diyerek tehdit ettiği, bilahare serbest kalan mağdurun sanık hakkında işkence suçundan şikayette bulunarak hastaneden kesin rapor almaya çalıştığı süreçte, 17.10.2003 günü kahvehanede yanında tanık S. O.’da bulunduğu sırada yeniden karakola getirttiği ve şikayette bulunması sebebiyle mağdurun başına vurup “seni yaşatmam, sana bu raporu aldırmam, seni anadan doğma soyarım, dansöz elbisesi giydirip T… Ü… Caddesinde oynatırım” diyerek hakaret ve tehdit etmek suretiyle zalimane, gayri insani ve haysiyet kırıcı muamelelerde bulunarak iki kez işkence suçunu işlediğinin Akhisar Devlet Hastanesinin 06.10.2003, 21.10.2003 ve 08.12.2003, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 29.06.2005 tarihli raporları, mağdurun aşamalardaki tutarlı beyanları, tanıklar T. K. ve S. O.’ın ifadeleri ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından (yerel mahkemenin işkence suçu nedeniyle mahkumiyet hükmünün) onanmasına karar verilmiştir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi – Karar: 2012/22677).

VAKA 5

İşkence suçunun avukata ve kamu görevlisine karşı işlenmesinin cezası, 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, söz konusu cezayı artırıcı halin oluşması için kamu görevlisinin, fiilin kendisine karşı işlendiği sırada görevi başında olması gerekliliğidir.

Avukatlara karşı işlenen işkence suçu oluşturan fiiline daha çok ceza verilmesinin sebebi, bu fiilin ceza yargılaması esnasında fazlasıyla işlenmesidir. Bu durumdan ötürü, avukatları kapsayan bir koruyucu düzenleme yapma gerekliliği doğmuştur.

Örneğin, bir gardiyanın, müvekkiliyle görüşmek istediğini söyleyen avukatın sağ ayağından tutarak, yaklaşık 10-25 metre sürüklemesi avukata karşı işlenen işkence suçunu oluşturur.

Yargıtay, polis memuru olan sanığın, yine polis memur olan mağdura karşı işkence fiilini gerçekleştirmesini ve diğer polislerin de işkence suçuna yardım eden sıfatı ile katılmalarını, kamu görevlisine karşı işkence suçun olarak değerlendirmiştir. (Yargıtay 8.CD., 2021/7561 E.  ,  2021/18488 K.)

VAKA 6

Saraylar Jandarma Karakol Komutanı astsubay B. ile aynı karakolda görev yapan uzman çavuş G.’ın, S. isimli şahsın annesine telefonla cinsel tacizde bulunduğu öne sürülen şikayetçi H.’ı saat 22.00 civarında gözaltına aldıkları, ancak herhangi bir işlem yapmadıkları gibi, gözaltına alındığına yönelik giriş yada çıkış raporunda almadıkları, ayrıca sanık B.’in müştekiye nasıl böyle yaparsın diyerek ve hakaret içerikli sözler söyleyerek tokat atmaya başladığı, sonrasında, banyoya götürülerek, sanık B. tarafından ayaklarının altına jop ile vurulmak suretiyle ve ayaklarına soğuk su dökülüp tuza bastırıldığı, sanık G.’ın, sanık B.’in istediği tuz, soğuk su gibi materyalleri temin ederek şüpheli B.’e verdiği, sonra müştekinin asayiş odasına götürüldüğü, sanık B.’in sanık G.’a “bir poşet getirin” dediği, sanık G.’ın getirdiği poşeti, her iki sanığın birlikte müştekinin kafasına geçirdikleri, sanık B. tarafından bir süre poşetin müştekinin boğaz kısmına sıkıca tutularak müştekinin nefes almasının engellendiği, poşeti müştekinin kafasından çıkaran sanık B.’in müştekiye “seni bir daha çarşıda görmeyeceğim, evden aşağı inmeyeceksin, inersen böylede olmaz alt takımların gider, kahvede çalışmayacaksın, kahvecide seni çalıştırırsa kahvecinin de tepesine binerim” diyerek tehdit ettiği, müştekinin, sanık G. tarafından devriye aracı ile saat 24:00 civarında evine bırakıldığı, müştekinin 25.02.2010 tarihinde aldığı rapora göre; her iki ayak tabanında yaygın ödem ve morluklar, basmakla yaygın ağrı, ayrıca sol ayak tarak kemiğinin yanında 2×1 cm ağrılı hematom ve morluk, sol omuzda 5×3 cm ağrılı lezyon bulunduğunun belirlenmesi karşısında sanıkların eylemi işkence suçunu oluşturmaktadır (Yargıtay 8. Ceza Dairesi – Karar: 2014/1575).

Antoryum
Hukuk
Ceza hukuku konusunda uzman ve tecrübeli avukatlarımızla her zaman adaletin yanındayız.
top
Bize Ulaşın
WhatsApp
WHAT WE'RE THINKING
Insights
Valuable insights that empower your decision-making,
Case Studies
Inspiring examples of financial tailored solutions.
Media Mentions
Recognizing our expertise and client success.
Stay ahead in a rapidly changing world

Our monthly insights for strategic business perspectives.

FINANCIAL
Investment planning
Tailored investment strategies to help clients grow their wealth.
Retirement planning
Comprehensive plans designed to secure a comfortable future.
Education planning
Guidance on saving and investing for educational expenses.
WEALTH
Portfolio management
Active management to optimize returns while managing risk.
Asset allocation
Maximize growth potential via asset diversification.
Risk management
Managing financial risks with insurance and other measures.
TAX
Tax planning
Optimize tax through services like deductions and strategies.
Estate planning
Effective estate planning for taxes and wealth transfer.
Wealth preservation
Preserve wealth for future while reducing taxes.
FEATURED
Adapting to
the digital era
Ara