- Yargıtay 5 CD, 7362/5288, 23.10.2003
- Genital Muayene Suçu
- TCK 287. Madde
“Mağdurenin hamile olmasının kızlığının bozulduğunu kabule yeterli olmayıp, sezeryanla doğum yapılması halinde dahi kızlığın bozulmasından söz edilemeyeceği gözetilerek, kızlığının bozulup bozulmadığı fennen saptanmadan, gerektiğinde doğumun ne suretle gerçekleştiği ve kızlığının doğumla bozulup bozulmadığı araştırılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması, bozmayı gerektirir. Evlenme vaadiyle kızlık bozmak suçundan sanık Mehmet’in yapılan yargılanması sonunda; mahkûmiyetine; dair (AFŞİN) Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 20.9.2001 gün ve 2001/134 Esas, 2001/437 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü: TCK.nun 423. maddesindeki suç evlenme vaadiyle kandırılıp kızlığın bozulması tarihinde yasal unsurları ile oluşacağına, 6 aylık hak düşürücü süreninde bu tarihten şayet kızlık zarı doğumla izale olmuş ise doğumdan itibaren başlayacağına göre; Elbistan DevletHastanesi Baştabipliğinin 19.3.2001 gün ve 974 sayılı raporunda sadece 24 haftalık hamile olduğu ayrıca kızlığı bozulup, bozulmadığı bildirilmeyen, mağdurenin hamile olmasının kızlığının bozulduğunu kabule yeterli olmayıp, sezeryanla doğum yapılması halinde dahi kızlığın bozulmasından söz edilemeyeceği gözetilerek, kızlığının bozulup bozulmadığı fennen saptanmadan, gerektiğinde doğumun ne suretle gerçekleştiği ve kızlığının doğumla bozulup bozulmadığı araştırılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı, sanık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi CMUK.nun 321.maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 23.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 5 CD, 7362/5288, 23.10.2003)

- 6 Yargıtay CGK, 5-267/278, 18.11.2003
- Genital Muayene Suçu
- TCK 287. Madde
“Ceza Yasamız ırza geçme suçunda mağdurun yaşını dikkate alan bir düzenleme biçimi öngörmüştür. Yasanın 414. maddesinde onbeş yaşını bitirmemiş olanların, 416. maddesinde ise onbeş yaşını doldurmuş olanların ırzına geçilmesi eylemleri hükme bağlanmıştır. Yasa koyucu küçüğü himaye amacıyla, 15 yaşını bitirmemiş bir küçükle cinsel ilişkide bulunmayı, her türlü gerçek cebir, şiddet veya tehdit faraziyelerinden bağımsız olarak cezalandırmak istemiştir. Nitekim Yasanın 414. maddesindeki düzenleme ile, onbeş yaşını bitirmeyenlerle cinsel ilişkide bulunulması halinde mefruz cebrin bulunduğu kabul edilmiş, mağdurun cinsel ilişki konusundaki rızası geçersiz sayılmıştır. Oysa, onbeş yaşını bitirmiş olup da reşit olmayan kişilerin rızasıyla cinsel ilişkide bulunmak eylemi Yasanın 416. maddesinin 3. fıkrasında, süresi ve nev’i itibariyle daha hafif bir ceza yaptırımı ile karşılanmıştır. Görüleceği üzere, mağdurun onbeş yaşını bitirip bitirmediği hususu, eylemin hangi yasal suç tipine uyduğu, dolayısıyla faile uygulanabilecek özgürlüğü bağlayıcı ceza yaptırımının süresi ve nev’i bakımından büyük önem taşımaktadır. Nüfus kaydına göre mağdure Hatice Demir’in doğum tarihi 23.4.1987 olup, ırza geçme suçunun işlendiği tarihte henüz ondört yaşının içindedir. Ancak mağdure doğumdan çok sonra nüfusa tescil edilmiştir. Yargılama sırasında mağdurenin gerçek yaşının kayıtta yazılı olandan daha büyük olduğu yönünde bir iddia ileri sürülmemişse de sanık ilk hükme yönelik ek temyiz dilekçesinde, mağdurenin daha büyük yaştaki bir insanın fiziki görünümüne sahip bulunduğunu, bu nedenle mağdure ile birlikte olduğunu belirterek mağdure ile gayriresmi evlenirken çektirdikleri düğün fotoğrafını da kanıt olarak sunmuştur. Ceza Yargılamasının amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bunun için, yargılamaya konu edilen vakıalarda kesin bir hükme varılabilmesi bakımından, hükmü etkileyebilecek hususlardaki kuşkuların kanıt denilen yargılama araçlarına başvurularak giderilmesi gerekir. Somut olayda, mağdurenin nüfus kaydındaki doğum tarihi ile düğün fotoğrafındaki gözlenen fiziki görünümü arasında çelişki bulunması ve nüfusa geç tescil ettirilmesi karşısında, sanığın araştırılmaya değer bulunan iddiası da dikkate alınarak, mağdurenin gerçek yaşının onbeşten küçük olduğu hususundaki kuşkunun giderilmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesi, mağdurenin doğum belgesinin onaylı örneği getirtilerek, resmi bir sağlık kuruluşunda doğmadığının anlaşılması halinde yaş belirlenmesine esas olacak kemik grafileri ile birlikte Adli Tıp Kurumuna gönderilerek olay tarihinde kaç yaşında olduğunun bilimsel biçimde tespit ettirilmesi ve gerektiğinde yaşının düzeltilmesinden sonra uygulama yapılması gereklidir. Bu itibarla, Yerel Mahkemenin bozma nedenine yönelik direnme hükmü isabetsiz olup, hükmün bu yönden bozulması gereklidir. Öte yandan, 4.9.2000 tarihinde sanık tarafından rızasıyla alıkonulan mağdurenin aynı gece bulunup 5.9.2000 günü babasına teslim edildiği, aynı tarihte alınan raporda bakire olduğunun belirtildiği, beyanlara göre de bu tarihte cinsel ilişki kurulmadığı, ancak daha sonraki bir tarihte sanık ile mağdurenin gayriresmi evlendirildikleri ve sanığın mağdurenin rızasıyla birden çok ilişkiye girdiği, yine sanık ve mağdurenin beyanlarına göre bu ilişki sırasında mağdurenin kızlığının bozulduğu, ancak ırza geçme suçuna ilişkin hazırlık soruşturması ve son soruşturma aşamasında mağdurenin kızlığının bozulup bozulmadığı hususunda rapor aldırılmadan, ırza geçme suçunun işlendiği tarihten önceki 5.9.2000 günlü raporda “kızlık zarının halkavi yapıda olduğunun” belirtilmesi sebebiyle, cinsel ilişki sırasında bozulamayacağı varsayımından hareketle TCY’nın 418/2. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Oysa, sanığa yüklenen suçun ağırlatıcı nedeni olarak TCY’nın 418. maddesinin 2.fıkrasında öngörülen mayubiyet halinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenebilmesi bakımından, mağdurenin kızlık zarının bu eylem nedeniyle mayubiyet oluşturacak biçimde tamamen veya kısmen yırtılıp yırtılmadığının tıbben saptanması gereklidir. Bu itibarla, mağdurenin raporu aldırılmadan eksik soruşturma ile TCY’nın 418/2. madde ve fıkrasının uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi isabetsiz olup, Yerel Mahkeme direnme hükmünün açıklanan bu nedenden dolayı da bozulmasına karar verilmelidir.” (6 Yargıtay CGK, 5-267/278, 18.11.2003)

- 3 Yargıtay CGK, 5-1507/285, 27.05.2014
- Genital Muayene Suçu
- TCK 287. Madde
“Çocuğun cinsel istismarı suçundan sanıklar R. A. ve S. Ç.’nin 5237 Sayılı TCK’nun 103/1-a yollamasıyla 103/2, 103/4, 43/1, 31/2, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve mahsuba ilişkin, Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 7.6.2006 gün ve 292-201 Sayılı hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 12.10.2010 gün ve 2006/13302-7461 sayı ile; ‘Sanıklar hakkında Bursa Devlet Hastanesi üroloji uzmanınca tanzim edilen raporda ‘genital organlarının yaşı ile uyumlu gelişim gösterdiği tespit edilen sanıkların cinsel iktidarı haiz olmadıkları’, Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü Üroloji Ana Bilim Dalınca tanzim olunan 25.5.2004 tarihli raporda ise ‘şahısların yapılan fizik muayenelerinde, genital organlarının yaşına uygun ve ereksiyon oluşturacak durumda olduğu’ şeklinde görüş bildirilmesinden sonra bu kez ATK 6. İhtisas Kurulundan alınan 29.12.2004 tarihli raporlarda ‘ereksiyonun nokturnal, refleks ve psikojeneik olmak üzere üç şekilde meydana geldiği, psikojeneik ereksiyonun fizyolojik gelişimini tamamlamış ve buluğa ermiş kişilerde meydana geleceği, yaşı itibariyle puberte içinde olan sanıklardan psikojeneik ereksiyonun beklenemeyeceği, nokturnal ve refleks ereksiyonun meydana geleceği’ hususunda görüş bildirildiğinin anlaşılması karşısında, sanıkların suç tarihindeki psikofizyolojik gelişimleri itibariyle mağduru genital organlarının anal yoldan cinsel istismara maruz bırakmaya elverişli olup olmadığı konusundaki mevcut kuşkunun giderilmesi hususunda ve ayrıca Bursa Çocuk Hastanesince düzenlenen raporlarda ‘mental retardasyon’ saptanan mağdurun beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği ile ilgili olarak Adli Tıp ilgili ihtisas kurulundan görüş alınıp sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin eksik tahkikatla yazılı şekilde hüküm tesisi’ İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.” (3 Yargıtay CGK, 5-1507/285, 27.05.2014)

- İLETİŞİMİNİZ HALİNDE ANTORYUM HUKUK BÜROSU ve CEZA AVUKATI ÇALIŞANLARI OLARAK CEZA DOSYALARINIZDA; SORUŞTURMA AŞAMASINDAN MAHKEME SÜRECİNE KADAR HER AŞAMADA SİZİ TEMSİL ETMEYE VE HUKUKİ DESTEK ve DANIŞMANLIK HİZMETİ SUNMAYA HAZIRIZ. ANTORYUM HUKUK BÜROSU OLARAK AVUKAT-MÜVEKKİL ARASINDA KURULAN VEKALET İLİŞKİSİNİ ÖNEMSİYOR, VEKİLLE DUYULAN GÜVENİN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMEK İSTİYORUZ.
- DETAYLI BİLGİ İÇİN İLETİŞİM:☎️ 0534-419-19-91