- GENEL AÇIKLAMALAR ve KORUNAN HUKUKSAL YARAR:
Güveni kötüye kullanma suçu ve cezası, Türk Ceza Kanunu’muzun kişilere karşı suçlar kenar başlıklı ikinci kısmın; ‘Malvarlığına Karşı Suçlar’ kenar başlıklı onuncu bölümünde ‘Hırsızlık, Yağma, Mala Zarar Verme, İbadet ve Mezarlıklara Zarar Verme Hakkı Olmayan Yere Tecavüz, Dolandırıcılık, Kaybolmuş veya Hata Sonucu Ele Geçmiş Eşya, Karşılıksız Yararlanma, Suç Eşyasının Satın Alınması veya Kabul Edilmesi’ suçları ile birlikte düzenlenmiştir. Güveni kötüye kullanma suçu yapısı itibari ile icrai faaliyetlerle işlenebilmektedir. Bir suçun ihmali davranışlarla da işlenebilmesi için kanunda açık ve seçik olarak bu hususta bir düzenleme olması gerekmektedir. Kanun koyucu güveni kötüye kullanma suçu bakımından böyle bir düzenleme yoluna gitmemiştir.
Güveni kötüye kullanma suçunun cezası nedir? Güveni kötüye kullanma suçunun cezası altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Güveni kötüye kullanma suçu ile başkasının taşınır mallarını hakimiyetinde bulunduran kimsenin bu mallara yönelik gerçekleştirilebileceği olumsuz ihlalleri önleme amacı güdülmektedir. Görüldüğü gibi korunan hukuksal yarar evvela mülkiyet olmakla birlikte ayrıca fail olan zilyet, malı çoğunlukla malın asıl sahibinden bir sözleşme vasıtası ile aldığı için korunan bir diğer hukuksal yarar da kanun maddesinin gerekçesinde de yazdığı gibi ‘hukuki ilişkiye dayanan güvendir.’

- SUÇUN MADDİ UNSURLARI (Fail, Mağdur, Fiil, Netice, Nedensellik Bağı)
- Fail ve Mağdur:
Güveni kötüye kullanma suçunun faili ancak sözleşme ilişkisi gereği malın zilyetliğinin kendisine devredilmiş olduğu kişidir. Bu anlamı ile güveni kötüye kullanma suçu başlı başına fail bakımından özgü suç niteliğindedir. Dikkat edilir ise failin o veya bu şekilde zilyet olması gerekmektedir. Güveni kötüye kullanma suçu özgü bir suç niteliğinde bulunduğundan gereği fail ile mağdur arasındaki sözleşme ilişkisine dahil olmayan kişiler bakımından ise sonuç ceza iştirak kuralları uyarınca azmettiren veya yardım eden sıfatları doğrultusunda çözülecektir.
Güveni kötüye kullanma suçunun mağduru, suça konu olan malın malikidir. Önemle söylemek gerekir ki eğer malın zilyetliği malik tarafından değil de o malın zilyedi tarafından devredilmişse, zilyet mağdur olamayacağından dolayı şikayet hakkı da bulunmamaktadır.

- Fiil, Netice, Nedensellik Bağı:
Güveni kötüye kullanma – Madde 155:
(1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Güveni kötüye kullanma suçu nedir? Muhafaza etmesi veya belirli bir amaçla kullanılması için zilyetliği kendisine devredilen malı devrediliş amacına aykırı olarak malik gibi kendisi veya başkası yararına tasarrufta bulunan kişi güveni kötüye kullanma suçundan cezalandırılır.
Güveni kötüye kullanma suçunun konusunu oluşturan ‘başkasına ait bir mal’ deyiminin ne anlama geldiğini irdelemek gerekmektedir. Güveni kötüye kullanma suçunun konusunu ‘taşınır malların’ oluşturacağı konusunda bir belirsizlik yoktur. ‘Taşınır malların’ bir ekonomik değerinin olması önemli de değildir. Zira burada korunan hukuksal değer mülkiyettir. ‘Taşınmaz malların’ güveni kötüye kullanma suçunun konusunu teşkil edip edemeyecekleri şüphelidir. Ancak gerek doktrin gerek kanun maddesinin gerekçesi gerekse de son Yargıtay kararları birlikte değerlendirildiğinde ‘taşınmaz malların’ da bu suçun konusu oluşturabileceği görülmektedir.
Malın elbirliği mülkiyetine veya paylı mülkiyete ait bir mal olması güveni kötüye kullanma suçunun oluşmasına engel değildir. Ayrıca rehinli bir mal veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satılan bir mal söz konusuysa bu hallerde de güveni kötüye kullanma suçu oluşabilecektir.
Güveni kötüye kullanma suçunun konusunu oluşturan malın zilyetliği faile ‘muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere’ devredilmelidir. Görülmektedir ki mağdur, eşya üzerinde kendisine ait olan zilyetliği, duyduğu güven nedeniyle faile devretmiş olmalıdır. Fail, zilyetliği kendisine devredilen mal üzerinde kendisinin veya başkasının yararına olarak,bu zilyetliği devri amacı dışında tasarrufta bulunarak veya bu devir olgusunu inkar ederek mağdurun güvenini suistimal etmektedir. Bununla birlikte eğer zilyetliğin devri halinde mülkiyette karşı tarafa geçirildiyse güveni kötüye kullanma suçundan söz edilemez. Zira fail bu mal üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma hakkının kaynağı olan mülkiyeti zaten elde etmiştir.

- Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Diğer Suç Tiplerinden Farkı:
Güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık ve hırsızlık suçları birbirleriyle karıştırılmaya çokça müsait suç tiplerindedir.
Güveni kötüye kullanma suçunun hırsızlık suçundan en önemli farkı, malın sahibinin elinden rıza ile çıkmasında görülür. Dolandırıcılık bakımından da malın elden çıkması anında rıza söz konusu olsa da buradaki rıza failin hileli davranışları sonucunda verildiğinden sakattır.
Güveni kötüye kullanma suçu ile zimmet suçu arasındaki farka da dikkat çekmekte fayda vardır. Evvela en büyük fark zimmet suçunun faili kamu görevlisi olmak zorundadır. Zilyetliği kendisine teslim olunan malın bu kamu görevlisine görevi icabı ile teslim olunması şarttır. Onun özel hayatında çok dürüst olması gibi sebeplerle herhangi bir mal kamu görevlisine teslim olunması halinde zimmet suçu değil güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır.
Güveni kötüye kullanma suçu faili, kendisine zilyetliği devredilen mal üzerinde malikmiş gibi tasarrufta bulunması halinde sorumlu tutulacaktır. Kanun maddesi bu hususu ‘zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak’ ve ‘devir olgusunu inkar etme’ şeklinde açıklamıştır.
Zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak deyiminden anlaşılması gereken husus ise failin bu mal üzerinde sanki malikmiş gibi tasarrufta bulunmasıdır. Bunun kapsamı dahiline örneğin malı satma, rehin etme, tüketme, değiştirme, başka bir mala dönüştürme gibi hareketler girmektedir.
Devir olgusunu inkar etme deyiminden ise failin malın zilyetliğinin kendisine teslim edildiğini inkar etmesi ve kabul etmemesidir. Fail kendisine teslim edilen şeyi inkar etmemekte ancak geri vermesi gereken şeyi geri vermemektedir.
Güveni kötüye kullanma suçunun ikinci fıkrasında nitelikli hal düzenlenmiştir. Eğer mal; bir mesleğin, sanatın, ticaretin veya hizmet ilişkisinin bir sonucu olarak kendisine teslim edilmiş ise, bahse konu meslekle, sanatla ticaretle veya hizmet ilişkisi sonucu malın zilyetliğini üstlenen failin, mağdurun teslim amacıyla çelişen davranışları cezayı arttırıcı nitelikli hal olarak kaleme alınmıştır.

- SUÇUN MANEVİ UNSURLARI (Kast, Olası Kast, Bilinçli Taksir, Taksir)
- Kast, Olası Kast, Bilinçli Taksir, Taksir:
Güveni kötüye kullanma suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bu bakımdan kendisine herhangi bir mal emanet edilmiş bir kişinin kast olmaksızın yani örneğin savsaklamasından kaynaklı olarak malın akıbetinin zarara uğraması halinde güveni kötüye kullanma suçu oluşmaz. Zira kasten işlenen bir suçtan bahsetmek olanaksızdır. Kast suçun tüm maddi unsurlarını kapsamalı ve fail yapmış olduğu davranışları ile malı kendisine yapılan devrin amacı dışında kullandığını bilmeli ve bunu istemelidir.
SUÇUN ÖZELLİK ARZ EDEN DİĞER HUSUSLARI (Teşebbüs, İçtima, İştirak)
- Hukuka Uygunluk Sebepleri, Teşebbüs, İçtima, İştirak:
Güveni kötüye kullanma suçunda hukuka aykırılığı ortadan kaldıran haller çok sınırlı sayıdadır. Başlıca hukuka uygunluk sebebi olarak ‘bir hakkın kullanılması’ hali düşünülmelidir. Zira örneğin ‘hapis hakkının’ kullanıldığı durumlarda güveni kötüye kullanılma suçundan söz edilemez.
Güveni kötüye kullanma suçu, mal üzerinde zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunulması veya devir olgusunun inkar edilmesi ile birlikte tamamlanır. Mal, zaten failin zilyetlik hakimiyeti altında bulunacağı için çoğu durumda failin icra hareketlerine ne zaman başlayacağının tespiti pek mümkün olmayacağından dolayı bu suça teşebbüsten bahsetmek zorlu olacaktır.
Faile bırakılmış birden fazla kişiye ait mallara karşı, güveni kötüye kullanma suçu niteliğindeki tek bir fiille suç işlenmesi halinde faile tek ceza verilecek ancak bu ceza Türk Ceza Kanunu madde 43/Fıkra 2 kapsamında arttırılacaktır.

- Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık:
Etkin pişmanlık – Madde 168:
(1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.
(3) Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir.
(4) Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.
(5) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.
Güveni kötüye kullanma suçuna dair 168. Maddede kademeli bir etkin pişmanlık hükmü düzenlemiştir.
Güveni kötüye kullanma suçunda etkin pişmanlık hallerinin düzenlendiği 168. Maddenin 1. Fıkrasına göre; güveni kötüye kullanma suçu tamamlandıktan sonra fail, azmettiren veya yardım eden kovuşturma başlamadan öncepişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen giderirse hükmedilecek cezanın üçte ikisine kadar indirileceği belirtilmiştir.
Güveni kötüye kullanma suçunda etkin pişmanlık hallerinin düzenlendiği 168. Maddenin 2. Fıkrasına göre ise kovuşturma başladıktan sonra ama hüküm verilmeden önce fail tarafından duyulan pişmanlığın bir sonucu olarak mağdurun uğradığı zararın aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi halinde hükmedilecek cezanın yarısına kadar indirileceği belirtilmiştir.

- Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Şahsi Cezasızlık veya Cezada İndirim Gerektiren Şahsi Sebepler
Şahsi cezasızlık sebepleri, suç işlendiği anda var olan ve failin cezalandırılmasına engel olan şahsa bağlı sebeplerdir. Failin davranışı ile suç tamamlanmış ancak failin şahsından kaynaklanan nedenlerden ötürü suç cezalandırılamaz. Şahsi cezasızlık halinin varlığı durumunda hakim, cezada indirim yapma ve ceza vermekten vazgeçme taktir yetkisine sahiptir. Şahsi cezasızlık hali kanunumuzda tek bir maddede düzenlenmiş olmayıp, kanunun farklı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddelerden biri de malvarlığına karşı suçlar bakımından uygulama alanı bulan Türk Ceza Kanunu’nun 167. Maddesidir.
Şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep – Madde 167:
(1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;
a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
Güveni kötüye kullanma suçunda şahsi cezasızlık sebeplerinin düzenlendiği TCK 167. Maddenin birinci fıkrasında cezasızlık nedeninden; TCK 167. Maddenin 2. fıkrasında ise ceza indiriminden faydalanacak kişilerden bahsedilmektedir. Ayrıca 167. Maddenin 2. fıkrasında gösterilen akrabalar bakımından suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayet şartına tabi tutulmuştur. Ancak belirtmek gerekir ki malvarlığına karşı suçlar bakımından düzenlenen şahsi cezasızlık halleri ile cezada indirim gerektiren şahsi sebepleri düzenleyen 167. Madde, yağma suçunun söz konusu olduğu hallerde uygulanmayacaktır.

- A-) TCK 167/1. Madde:
- HAKLARINDA AYRILIK KARARI VERİLMEMİŞ EŞLERDEN BİRİ:
Güveni kötüye kullanma suçunun işlendiği sırada Medeni Kanun hükümlerince fail ve mağdur arasında haklarında ayrılık kararı verilmemiş olması halinde faile güveni kötüye kullanma suçundan ceza verilmez. Eşlerin fiilen ayrı yaşayıp yaşamamaları önem arz etmemektedir. Suçun işlenmesinin ardından evliliğin son bulmuş olması, failin bu şahsi cezasızlık halinden yararlanmasını engellemez. Suç işlendikten sonra fail ve mağdurun evlenmiş olması ihtimalinde ise fail, şahsi cezasızlık sebebinden yararlanamayacaktır. Bu şahsi cezasızlık hali sadece Medeni Hukuk çerçevesinde yapılmış bulunan resmi evlilikleri kapsamı altına almaktadır.
- ÜSTSOY veya ALTSOY veya BU DERECE KAYIN HISIMLARINDAN BİRİ veya EVLAT EDİNEN veya EVLATLIK:
Güveni kötüye kullanma suçunun, üst soy ve altsoy arasında veya evlat edinen ile evlatlık arasında işlenmesi halinde faile güveni kötüye kullanma suçundan ceza verilmeyecektir. Evlilik sona ermiş olsa dahi Medeni Kanun gereği kayın hısımlığı sona ermeyeceğinden dolayı suçun işlendiği tarihte eşler arasındaki evlilik bitmiş olsa dahi failin, üstsoy veya altsoy kayın hısımları aleyhine işleyeceği güveni kötüye kullanma suçundan cezalandırılmaması gerekir. Yine aynı şekilde evlatlığın evlat edinene veya evlat edinenin evlatlığa karşı işlediği güveni kötüye kullanma suçu da şahsi cezasızlık kapsamındadır.
- AYNI KONUTTA YAŞAYAN KARDEŞLER:
Güveni kötüye kullanma suçunun, aynı konutta yaşayan kardeşlerden biri aleyhine diğer kardeş tarafından işlenmesi halinde suç işleyen kardeş şahsi cezasızlık sebebinden faydalanacak olup cezalandırılmayacaktır. Birlikte yaşama sürekli ve yaşanılan yerin ise konut olması gerekmektedir. Şahsi cezasızlık halinden faydalanabilmek için kardeşlerin aynı anne ve babanın çocukları olması gerekmemektedir. Aynı işyerinde çalışıyor olmak veya aynı apartmanın farklı dairelerinde yaşıyor olmak, bu şahsi cezasızlık sebebinden yararlanmaya sebep olmaz.

- B-) TCK 167/2. Madde:
- AYRILIK KARARI VERİLMİŞ EŞLER:
Güveni kötüye kullanma suçunun işlendiği sırada fail ve mağdur arasında daha önceden Medeni Kanun hükümlerince haklarında ayrılık kararı verilmiş ise, fail olan eşe güveni kötüye kullanma suçundan verilecek ceza yarı oranında indirilecektir. Eşlerin fiilen birlikte yaşıyor olmaları önemli değildir. Boşanma davasının açılması ile çiftler arasında ayrı yaşama hakkı doğar. Bu süreçte işlenecek güveni kötüye kullanma suçun veya diğer mala karşı işlenen suçlarda fail, Türk Ceza Kanunu’nun 167. Maddesinin ikinci fıkrasındaki cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebebin varlığından yararlanacaktır. Boşanma davası kesinleştikten sonra işlenen suçlar bakımından fail, cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebebin varlığından faydalanamayacaktır.
- FAİL İLE AYNI KONUTTA YAŞAMAYAN KARDEŞ:
Güveni kötüye kullanma suçunun, aynı konutta yaşamayan kardeşlerden biri aleyhine diğer kardeş tarafından işlenmesi halinde suç işleyen kardeş aleyhine güveni kötüye kullanma suçundan verilecek ceza yarı oranında indirilecektir. Aynı konutta beraber yaşamaları halinde ise daha önceden de belirttiğimiz gibi fail TCK 167. Maddesinin 1. Fıkrası gereğince ceza almayacaktır.
- FAİL İLE AYNI KONUTTA YAŞAYAN AMCA, DAYI, HALA, TEYZE, YEĞEN veya İKİNCİ DERECEDEN KAYIN HISIMLARI:
Söz konusun cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebebin varlığından failin faydalanabilmesi için fail ve mağdurun aynı konutta yaşayan kişilerden olması gerekmekte ve fail ve mağdur arasında amca, dayı, hala, teyze, yeğen ve de ikinci dereceden kayın hısımlığı derecesinde akrabalık bağı olmalıdır.

- GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
- (Yargıtay 15. Ceza Dairesi – Esas No: 2013/4524, Karar No: 2014/20771).
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu
- TCK 155. Madde
Sanık, yabancı uyruklu şikayetçilerle samimi olmuş, şikayetçilerin parasını vererek üçüncü bir kişiden aldıkları ev daha sonra şikayetçilere devredilmek üzere tapuda sanık üzerine kaydedilmiştir. Şikayetçiler ve sanık arasındaki sözlü anlaşma, yabancılar için taşınmaz alımı izin işlemleri uzun sürdüğünden, izin alındığında evin şikayetçilere devredileceği yönündedir. Şikayetçiler, evi kaçırmamak için güven ilişkisi duyduğu Türkiye vatandaşı sanık üzerine evi kaydetmiştir. Sanık önce evin devri için para istemiş, daha sonra evin kendisine ait olduğunu söyleyerek devir işlemini yapmayacağını söylemiştir. Olayda basit güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle sanığa TCK 155/1 maddesi gereği ceza verilmesi isabetlidir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi – Esas No: 2013/4524, Karar No: 2014/20771)
- (Yargıtay 15. Ceza Dairesi – Esas No: 2012/21614, Karar No: 2014/13164).
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu
- TCK 155. Madde
Muhasebecinin yanında çalışan sanık, sigorta primlerini yatırmak üzere para veren müşterinin parasını ilgili kuruma yatırmayarak mal edinmiştir. Serbest muhasebecilerin 3568 sayılı Kanun’un 2. maddesinde belirtilen görevleri arasında sigorta primi veya vergi borcu yatırmak yoktur. Muhasebecinin yanında çalışan sanığın da böyle bir yetkisi yoktur. Sanığın eylemi yanında çalıştığı kişiye karşı değil, üçüncü kişi olan müşteriye karşıdır. Bu nedenle, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu değil, TCK 155/1 maddesinde düzenlenen basit güveni kötüye kullanma suçu meydana gelir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi – Esas No: 2012/21614, Karar No: 2014/13164).
- (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Esas No: 2014/6812, Karar No: 2015/7609)
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu
- TCK 155. Madde
Sanık, belediyede çalışmaktadır. Emlak vergilerini ödeyen bölümde çalıştığını söyleyerek şikayetçiden para almasına rağmen, aldığı parayı emlak vergisi için yatırmamış, kendisine mal edinmiştir. Belediyeden gelen cevabi yazıda sanığın emlak vergilerinin ödendiği departmanda değil başka bir departmanda görevli olduğu ve para tahsil yetkisi bulunmadığı açıklanmıştır. Sanık, suç teşkil eden eylemi kişisel güvene veya tanışıklığa dayalı olarak işleseydi suçun basit hali meydana gelirdi. Ancak, şikayetçi sanık ile çalıştığı yer arasındaki hizmet ilişkisine güvenerek para verdiğinden, TCK 155/2 maddesinde düzenlenen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu meydana gelir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Esas No: 2014/6812, Karar No: 2015/7609)

- İLETİŞİMİNİZ HALİNDE ANTORYUM HUKUK BÜROSU ve CEZA AVUKATI ÇALIŞANLARI OLARAK CEZA DOSYALARINIZDA; SORUŞTURMA AŞAMASINDAN MAHKEME SÜRECİNE KADAR HER AŞAMADA SİZİ TEMSİL ETMEYE VE HUKUKİ DESTEK ve DANIŞMANLIK HİZMETİ SUNMAYA HAZIRIZ. ANTORYUM HUKUK BÜROSU OLARAK AVUKAT-MÜVEKKİL ARASINDA KURULAN VEKALET İLİŞKİSİNİ ÖNEMSİYOR, VEKİLLE DUYULAN GÜVENİN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMEK İSTİYORUZ.
- DETAYLI BİLGİ İÇİN İLETİŞİM:☎️ 0534-419-19-91